“Usul, esasa mukaddemdir”
Ceza yargılamasında ilk önceliğin maddi gerçeğe ulaşmak olmasına rağmen, hukuk yargılaması bu şekilde ilerlememektedir. Yukarıda yer alan bilindik cümleden de anlaşılacağı üzere, hukuki bir talepte usulün uygun olmaması halinde esasa ilişkin yargılamaya geçilemeyecektir. Bir başka ve en basit deyişle, bir vatandaşın herhangi bir kamu kurumundan bir talebi olduğunda bu talebi yazılı bir dilekçe ile talep etmesi gerekiyor ise, sözlü olarak bu talebi iletme ve karşılık alma ihtimali bulunmamaktadır. Bu sebeple yazılı dilekçe ibraz edilmeden talebin içeriği incelenmeyecektir. Bu sebepledir ki esasa (yargılamanın konusuna) ilişkin ne kadar bilgi sahibi olunursa olunsun, usul hukukunun yeterince bilinmemesi halinde talep karşılık görmeyecektir. Usul hukukunda bilgi eksikliğinin en riskli tarafı ise süreli işlemlerin süresi içinde yapılmaması halinde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin bilirkişi ücretinin süresi içinde yatırılmaması halinde davanın esastan reddine dahi karar verilmekte, yani talebin bir daha dava konusu olamayacak şekilde reddedilmesi ile sonuçlanmaktadır. Bu da mevcut hakkın hukuk dünyasından silinmesi anlamına gelmektedir. İşbu örnekten de usulün neredeyse esastan önde geldiği açıkça görülmüş olacaktır.
Yine Atalay Hukuk Bürosu olarak, usul hukukuna ilişkin tüm gelişme ve düzenlemeler günü gününe takip edilmekte, bu hususa ilişkin Yargıtay görüş değişiklikleri dahil olmak üzere tüm içtihatlar takip edilmektedir. İşbu takibin gerçekleşmesi için yeterli donanım ve ekipmana da sahip olan büromuzda usulü hiçbir hata olmaması, dolayısıyla hak kaybı yaşanmaması adına tüm mücadele verilmektedir.